Bolca futbol,Az biraz siyaset,gündem,kadınlar,iş,güç,müzik,film,dizi...

25 Ağustos 2011 Perşembe

Kılıçla Yaşayan..

Şike soruşturması başladığı günden beri özellikle twitterda o kadar çok dalga geçtik ki birgün bile oturup doğru düzgün yazı yazmak aklımın ucundan geçmedi. Belki hiç inanmadım Fenerbahçe'nin yaptıklarını cezasını çekeceğine, belki de umursamadım Galatasaray'ın yeni yapılanmasına çok takmıştım. Ama artık Fenerbahçe ve Fenerbahçelilik üzerine bir yazı yazmanın zamanı geldi galiba.

Ben Milli takıma bile gıcık kapan bir Galatasaraylıyım.Bırakın Fenerbahçe'yi Galatasaray dışında bir Avrupa takımına bile en ufak bir sempati duymam. El Classico zamanları Real Madrid'i sırf çakma katalanlar sinirlensin diye desteklerim.

Neyse dönelim şikeye;

Anlaşıldığı kadarıyla mevzu bahis durum şu. Totocular Fenerbahçe'yi tongaya getirmiş. Bu işlerin kaşarı olan Aziz Yıldırım mevzunun içine balıklama atlamış. Faşist, Polis devletimiz ise, her telefonu dinlerken totocuların, Sedat Pekercilerin konuşmalarında Şekip'i Aziz'i yakalamış. Olabilir. Türk futbolunu yakınen takip eden kimse, Aziz Yıldırım %100 masumdur diyemez, buna Lube Ayar da dahildir.

Zaten bütün saçmalık burdan başlıyor. Herkes Fenerbahçe'nin Aziz Yıldırım ve Şekip Mosturoğlu aracılığıyla bir şekilde şike yapmış olma ihtimalini kabul ediyor.

Büyük Fenerbahçe manipulatorleri ise stratejilerini önce,
"herkes yaptı niye bize patladı"

üzerine kurdular. Açıkça söyleyelim kimse bu savunmayı ciddiye almadı.Hatta herkes gülünç buldu.

Hemen ardından yeni bir arguman buldular.

"Ama Zalad?, Galatasaray Şike'yi getiren kulüptür"


Bu da çok yankı bulmadı. Çünkü artık ekşi sözlük sağolsun herkes tartışmadaki "ad hominem" eşiğinin farkında. Koskocaman kulüp kendi savunmasını yapmak için 20 sene önceki gerçek bile olmayan bir dedikodu'yu ortaya koyunca yine işler tutmadı.

Sonra baktılar ki gerçekten iş boka sarıyor Federasyon ve Digiturk le beraber

"Marka Değeri :("

mazeretini sunmaya. Tipik bir şark kurnazlığı olmasına rağmen şark topraklarında işe yaramış bir stratejiydi.

Federasyonla Digiturkle ve diğer kulüplerle iş birliği yapıp takımı Ligde tutmayı başardılar.UEFA nın alacağı tasarrufu asla düşünmeden, sadece lokal güçlerini kullanarak konunun üstüne örtebileceklerini düşündüler.

Galatasaray ise ısrarla konuyu Fenerbahçe'den çekerek, Federasyonun alması gereken kararları hatırlattı. Çok doğru bir iletişim stratejisi yürüterek hem taraftardaki aldatılmışlık duygusunu hem de camianın baskısını güzel bir dille kamuoyuna yansıttı.

Gelgelelim ki UEFA baktı TFF bu konuda dik bir duruş sergilemektense yerel dengeleri gözetiyor, kolu kesti.

Şimdi bu durumda TFF nin verdiği iki kararın tamamen iki ayrı hukukun ürünü olduğu zaten ortada.Artık,

"Şampiyonlar Ligi için yeterince temiz olmayan Fenerbahçe, Türkiye Süper Ligi için yeterince temizdir"


cümlesinin anlamsızlığı hem Fenerbahçelileri hem de bütün futbol kamuoyu'nu acı gerçekle tanıştırdı.

Fenerbahçe ise kurnazlığa devam ederek, Bank Asya ligine düşmeye karar verdi.

Kamuoyunun sempati puanlarını toplamaya çalışarak 1 senede yeni bir yüzle yeni bir imajla tekrar geri geleceklerini düşünüyorlar. Artık günü değil, önümüzdeki yılları düşünüyor Fenerbahçe.

"It's the end of the world, as we know it" diye bir cümle vardır. Onu biraz devşirirsek,

"It's the end of Fenerbahçe as we know it."

Aziz Yıldırım'ın korku ve nefret imparatorluğu yıkılmıştır. Fenerbahçe ,yönetimini, taraftar profilini, imajını sıfıdan değiştirme şansına sahip olmuştur.

Yıllardır hakemi,federasyonu,diğer takım yöneticilerini sürekli tehdit eden, her hafta basın toplantısı yapan, sürekli hedef gösteren, kendi kaptanını dövdüren, Derbi maçları öncesi deplasman tribününe sidik ve bok koyduran yönetim anlayışı kaybetmiştir.

Kılıçla yaşamış ,kılıçla başarılı olmuş, ve değişen dünyayı anlayamayıp kılıçla ölmüştür.

Metristen duygu sömürüsü yapan, Mugshotları ortaya çıkmış, ifade vermemek için 80 tane sağlık problemi icat eden, sürekli avukatı aracılığıyla dışarıyı tehdit eden modası geçmiş, kimsenin ciddiye almadığı, devrik bir mafya babasıdır Aziz Yıldırım.

Peki Ali Koç'un timsah gözyaşlarını farkettiniz mi?

25 Ağustos 2011, Fenerbahçe'nin Koç Ailesi tarafından satın alınmasının miladıdır.

104 yıllık Fenerbahçe, CHP/Ordu/TC çizgisinden, çıkıp tam anlamıyla Istanbul burjuvazisinin eline geçiyor.

50 yıl sonra bugünlerle ilgili çok enteresan kitaplar yazılacağına eminim.




Hiç yorum yok: