Bolca futbol,Az biraz siyaset,gündem,kadınlar,iş,güç,müzik,film,dizi...

30 Mart 2010 Salı

Tunayı Cezmetmek ve Hakan Günday

Futbol dışı ilk yazımı da nefret üzerine kurmamak için Hakan Günday'ı eklemek, yaptığım en haysiyetsizce şeylerden biridir büyük ihtimalle.Cezmi Ersöz ve Tuna Kiremitçi'yi eleştireceğim, tabir-i caizse itin götüne sokacğım bir yazının sonunda Hakan Günday'dan bahsetmek ise belki de sadece nefes alıp vermeyi kolaylaştıran bir eylem olabilir.





Şimdi resmi inceleyelim.Ama akıldan çıkarmayalım. Cezmi Ersöz ( ki kendisinden artık Cezmi olarak bahsedilecek) bu toprakların gördüğü en sömürgen, aşkı en ucuzca kullanan adamlardan biridir. 12 eylül sonrası kendini aşka veren solculardan 14-17 yaş kız çocuklarına hitap eden yazılar,romanlar ve bir dolu edebi çöple satırları dolduranıdır .Bunun bir de 30 yaş civarı kadınlara hitap eden tipi vardır ona da Ahmet Altan denir. Bu iki adamında esprisi şudur. Pornografi yi nasıl kadınlara satarım? Satmak derken ne demek istediğimi açmam sanırım daha iyi olur. Bu adamların lügatında satmak şu yukardaki pozu vermek ve o pozu kitabevlerinin çok satanlar reyonunun önüne koymaktır öncelikle. İkincil amaçları ise o reyonların önünde gezip her türlü dişi'yi yatağa atmaya çalışmaktır. Aşkı kullanır, kadınlarla tanışırlar, en sevdiği kahve'de Güneydoğu da gördüğü, tanık olduğu, duyduğu azapları anlatırlar. Kürtleri öne sürüp, vicdan(!)larını gösterirler, kadının aradığı adam olduğunu anlatırlar. Ahmet Altan daha ayrı daha mide bulantısı dolu bir yazıyı hakediyor o yüzden şimdilik sadece Cezmi'ye odaklanmak istiyorum.

Cezmi dediğimiz adam " İçime gir ama sigaranı söndürme " ifadesini kitap başlığı yapabilecek kadar ucuzlamış bir demagogdur. Şöyle ağız tadıyla tartışamazsın. Küfür etmez. Sinirlenmez ama içlenir. Buğulu gözleriyle sigarasından nefes çeker, o gözlere baktığında kendini özel sanırsın, Cezmi'yi özel sanırsın, aranızdaki kutsal bağın oluştuğunu hissedersin. Sonra bir sonraki hafta gidersin aynı bokları bir başkasına söyler. Aynı buğulu gözler sana söylediği şiirler vs...

Samimi değildir bu herifler. Sistemin içinde olup sisteme karşıdırlar. İncelikli(!)eleştiriler yapıp hem duygunu hem mantığını köreltirler. Aynı çöplüğü sen yazsan lisede edebiyat hocan dalga geçer senle o usül.

Bak şimdi yukarı bak bak. Sen ki blog okuyan istiklalde,kadıköyde takılan kişi,etrafında şu pozu veren, buğulu gözleriyle baka baka sigara içip etrafını kesen binbir türlü dallamayı göreceksin. Kaçırma ama gözden git tükür üstüne kus sonra.

Şimdi baktın mı yukardaki fotoğrafa. Bildin mi iyice?

Sonra şimdi bir de aşağıdakine bak.



Gülme.Gülme bunlardan daha çok var. Aç google a bak. Ama gülme. Kus

Tuna X generasyonu diyebileceğimiz kuşaktan. 12 eylül sonrası gençlerden yani. Depolitize olmuş gençliğin içli çocuğu. "İçime gir ama sigaranı söndürme" nin 2000ler versiyonu. Cezmi'ye göre daha az pornografik, nispeten daha olgun bir yaş grubuna hitap eder kendisi( Tercihen 20-30 arası üniversite kızları). Tuna'ya baktığmızda ne görürüyoruz. GSL,Fransız Kültürü, Eskişehir'de sinema okumak, en sonunda dayanamayıp yazmak. Bak işte Doğan grubunun yayıncılık sektöründe Türk Kültürü'ne attığı bir başka kazık: "Git Kendini Çok Sevdirmeden"

"Sade,içten,hüzünlü. Duygusal olmayanların sevemeyeceği bir kitap" İnternet'te okur yorumları araştırırken gördüğüm bir satır bu. "Sadece duygusal insanlara yönelik kitap mı olur geri zekalı!?" diye sorası geliyor insanın. Öyle şey mi olur lan. Sen benim duygularımı,nefretimi,sevgimi,coşkumu, şehvetimi uyandıramıyorsan sen nasıl sanatçısın ya?

Okuyucuyu aldatan, seyirciye oynayan ucuz adamlardan nefret ediyorum. Sadece basit bir aşk hikayesini anlarım. Belki takdir bile edebilirim nasıl yazıldığına bağlı olarak. Ama asla dertleşen, paylaşan, ortak eden sanata katlanamam. Feelgood movie derler ya hani? Beni çok mutsuz eder onlar. Mehmet Eroğlu der ki " Yazar'ın tanrı'yla yaratılmış olanlar bir derdi olmalıdır " İşte bu adamların derdi yok beni o geriyor. Tek dertleri etrafta yatıcak, hani yatamasa bile onları beğenicek kadın bulmak.O kadınlar ki bütün gün çalışmış,yorulmuş,meselesi olan kocalarına/babalarına karşı bir rol olarak Tuna'yı, Cezmi'yi koyacaklar. Böyle içli böyle sahici(!) adamlarla birlikte olacaklar hayallerinde.

Tuna'nın bir de gamze ve İclal Aydın meselesi var ki ben bile utanıyorum artık ondan. Ya kendine yazar diyen,düşündüğünü ortaya koymaya çalışan biri nasıl İclal Aydın(!?!?!) la evlenir. Hani aşık oldun evlendin diyelim nasil ortaya çıkarsın lan biz gamzeli çiftiz diye. Hiç mi utanmadın? Bak ben utandım sen utanmadın. Boşandın kurtuldun sanıyordun di mi? Yok babuş. Yemezler. Bir siktir git!





Bu adamı ben nasıl anlatırım bilmiyorum. Bence bu adamı kendi de anlatamaz. Belki ben neden tercih ediyorum u anlatabilirim. Neden gerçek?

En başta bence küfür edebilmek( ama güzel küfür,şöyle ağız dolusu siktir çekebilmekten bahsediyorum yeri geldiği zaman) kendini ifade etmenin en güzel yollarından biridir. Yüzyıllardır sözel zekası geri kaldırılmış gündelik erkeğin en saf halidir. " Ama Mama Sike sopa demek" kimilerine iğrenç ve sapıkça gelse de bana çok samimi ve komik gelir.

Hakan Günday böyle bir adam.Küfreden söylenen, açıklayan,yalanlayan,gerçekten meselesi olan bir adam. Kitabında Celine'e gönderme yaparken tek derdi "belki bir akrabası okur da iletişim kurmaya çalışır"dır. Ben bu adam varken,edebiyat diye önüme koydukları Cezmi ve Tuna olunca sinir hastası oluyorum. Olurum. Niye olmayayım ki?

Bayağılık,Avamlık bu topraklarda her zaman kraldır. Hani derler ya Avrupa da Amerika da cahil bizden çok diye. Doğrudur. Ama bizim okumuşumuz bile onların yanında kara cahil kalır. Ülkenin en büyük yalanıda zaten bunu desteklimiyor mu? "Halk böyle istiyor" İdealist olmayan, idea'sı olamayanların daha mutlu daha kutlu olduğu topraklar burası.

Neyse Hakan Günday'ı yazmak ne demektir ki? " Piç romanını iki kelimenin arasını doldurabilmek için yazdım. Hiç-Piç" Şimdi o romanı kaç kez okudum ben böyle anlatamam ki. Ben hayatını yaşamak yerine, durmaya karar veren bir adamın ruh hali üzerine ne yazabilirim ki? Sadece okuyup vay be derim kapatırım. Gelir burda ağzımdan tükürükler saçarak anlatırım sonrada. Karşımdaki anladığı kadar kafasını sallar eğer bir de salaksa gider Tuna'yı anlatır bana ( oldu bu gülme !) o zaman ben de çığlık atarım sonsuzluğa.

Sinir hastasi olurum!

Hiç yorum yok: